pazar akşamı sendromu

By Ocak 24, 2010

pazar akşamı sendromu...
Yani aslında pazartesi sendromunun yaşanacağının bilinmesinden kaynaklı olarak pazar akşamından ortaya çıkan sendrom.. yarın iş var sıkıntısı, bıkkınlığı...
Önünde bekleyen koca bir hafta, yapman gerekenler bir tarafta yapmak istediklerin diğer tarafta... Oysa ne yapman gerekenleri ne de yapmak istediklerini yapabileceksin, her ikisi de hafta sonuna ertelenip duracak tek tek, gün be gün... Bütün hafta tek yapılan işe gitmek ve gitmek ve gitmek... Sanki hiç işten eve dönmemiş gibi bir ruh hali.. Sanki kendi hayatından koparılıp o maskeli baloya hapsedilmiş gibi. Bütün bir haftayı alıp götüren bir verimsizlik silsilesi... İnsanın kendi yapacaklarına kalan ise akşamları yorgun argın bir kaç saat işten sonra ve ütopik hafta sonu hayali..
Bütün hafta iş yüzünden hafta sonuna ertelenenler hafta sonunun bir panik hali ile başlamasına neden oluyor zaten, sakinleşip rahatlamaya fırsat bulamadan. Sonra an be hafta sonunun acımasızca geçişinden sonra pazar akşamı gelip çatıyor işte, yarın iş var sendromu. Hafta sonu bir ütopya, aslında hiç gelmeyen, hiç kavuşalamayan bir şey... Sonra bir an bitiverdi diye bunalıma giriyor insan halbuki tüm bu yoğunluk ve panik hali içerisinde zaten hiç başlamadı ki...
İnsanlar bu kadar uzun saatler çalışmak zorunda mı gerçekten? İnsanın doğasına aykırı bir durum olarak algılayorum tüm bu diretilen hatta beynimize kazınan, içimize işlenen hayat akışını..
Kendim seçtim sanarak yanılsamalar ve yanlışlar içinde böyle bir hayatın içinde buluverdim sanırım kendimi... 24 saat bana yetmiyor halinin bir başlangıcı galiba bu ama asıl yetmeyen gün değil bence fazla olan çalışma süresi... Evet kesinlikle eminim bu kadar uzun saatler iş odaklı yaşamak hiç ama hiç insanlara göre değil, gezmek eğlenmek bir tarafa insanın tüm üretkenliğini alıp götüren daha doğrusu bir şeyler üretmeye zaman bırakmayan bir süreç. Öyle ki günümüz iş temposunda bir şeyler okumak, yazmak, öğrenmek lüks... Bunlar yemek, içmek, barınmak gibi birincil olmasa da insanlar için (en azından benim ve benim bildiğim kişiler için) birer ihtiyaç halbuki.
Ama sözde daha konforlu ve kolay bir yaşam için hayatlarımızı teknolojiye esir edip sonra da bu teknolojiyi gücün yetebilsin diye bu kadar uzun süre çalışmak... Sanırım asıl sıkıntı insan merkezli değil de para merkezli bir dünyada yaşıyor olmak. Sonunda da işte böyle para kazanmak için vakit harcamak ama sonra zaman kazanmak için para harcama noktasına gelmek.. İşte modern insanın en yaman çelişkilerinden biri...

Sonra gel de iş hayatını sıkıcı, bunaltıcı bulma, gel de çalışma koşullarına isyan etme, pazar akşamları yarın iş var diye bunalıma girme...

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.