kafa karışık

By Ekim 20, 2011

Çok fazla uyaran var insanın hayatında.. Televizyon zaten başlı başına bir karmaşa ve bilgi (sözde!) bombardımanı yaratıyor; programlar, diziler, reklamlar, satmaya çalıştıkları onlarca ürün, kimlik ve düşünce. Amaç çaktırmadan kandırmak aslında onların sattığı ürünü al diye, onların düşündüğü gibi düşün diye, onların ol dediği gibi ol diye.. En etkili manipulasyon aracı neticede. Öte yandan televizyon uyaranlardan biri yalnızca, onun dışında da bir sürü etkiye, etkene maruz kalıyoruz gün boyu, içinde bulunduğumuz her türlü, tek yönlü, çift yönlü, çok yönlü iletişim de uyaran bombardımanının parçaları. Okunanalar, söylenenler, dinlenenler, internet... Daha bunun facebook'u var, twitter'ı var, zaten internet diyince var da var. Sonra anne-babası var, dayısı, halası, teyzesi, amcası var, konu komşusu var ve hatta elalemi var. Herkes birşeyler söylüyor herkes bir şeyler anlatıyor. İyi güzel de tüm bu çılgınlığın içinde bazen kendimi duyamıyorum ben. Kendi düşüncelerimi duyamıyorum adeta. Yani bilmiyorum ki sırf bana mı oluyor bu ama sanki nirengi noktasını kaybetmişim gibi zihnimde. O zaman bir konuda ya da bazen birçok konuda kafamın içinde dönüp duran onca düşünce, duygu, bilgi vs karşıyor. Bağlantılar karışıyor, iyi kötü, doğru yanlış, sevdiğim sevmediğim karışıyor. Bir dakika ben bu konu hakkında ne düşünmüştüm, yoksa okumuşmuydum, dur ya bununla ilgili çok faydalı bir şey vardı, yoksa zararlı mıydı, ben bu konu ile ilgili ne düşünüyordum ya diyesim geliyor. Neyi beğeneceğimi, neye inanacağımı şaşırıyorum. O yüzden belki de en basiti bir kıyafet ya da eşya alırken bu nasıl duruyor, hangi renk modaydı, bana yakıştı mı, bu geçen gün izlediğim bilmem ne reklamındaki bilmem neye benzemiyor mu, yok esas şu dizideki bilmemkimin evindekinden değil miydi, bizim Ayşe de almamış mıydı bundan, hatta çok memnun kalmıştı yoksa memnun kalmamış mıydı vs vs derken ben ne alacaktım, neye ihtiyacım vardı daha da önemlisi ben ben olarak neyi beğenmiştim, ne düşünmüştüm. Hayır öyle akşama kadar seda sayan, derya baykal, sabaha kadar da dizi mizi izleyen biri de değilim ama nasıl oluyor da giriyor kafama onca şey anlamıyorum. Tüm bu uyaranlardan, empoze edilenlerden kafamdaki karmaşadan zihnimi arındırıp da ben ne istiyorum ben ne düşünüyorum bunu anlayabilmek istiyorum. Arada sırada zihnime restart atmak ya da fabrika ayarlarıma geri dönmek..
Bir tür modern yaşam hastalığı olsa gerek bu diye düşünüyorum. Tamam belki benimki kadar vahim değildir herkesin durumu ama yine de işte bu yüzden belki de bir sürü kafası karışık insan etrafta, bir sürü garip hayatlar, yanlış kararlar üstelik. Hayatta neyi neden yaptığını, neyi neden istediğini, neyi sevdiğini bilmeyen, ne yapmak istediğine bir türlü karar veremeyen. Hatta bazen kim olduğunu bile bilmeyen. Pusulası sapmış, yolunu kaybetmiş, kaybolmuş...
İnsan yalnız kalıp düşünmeli bazen. Tüm o uyaranlardan, bilgilerden, mesajlardan, demiş, beğenmiş vs vs lerden, hatta insanlardan gerekli ve gereksiz olanları ayıklamalı. Kafasından ve hayatından atmalı gereksiz olanları, silmeli hemen fazla biriktirmeden. Bahar temizliği yapar gibi ya da bahçeden yabani otları ayıklar gibi. Böylece kalanların güvenilirliği ve güvenliği artar hem de daha yalın olmaz mı hayatlar zihinler gibi. Yalınlık (zen!) bir ev dekorasyon modası olmaktan fazlası olmalı değil mi gerçekte?

Bunları da Okuyabilirsiniz

1 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.