Hüma Kuşu'na Mektup

By Ağustos 08, 2012

Canım Hüma Kuşum, senin deyiminle annesi kuşu (annesinin kuşu) sana olan sevgim gün geçtikçe, sen dillendikçe, öğrendikçe, aramıza karışıp bir birey olarak varlık gösterdikçe artıyor da artıyor... Evin en küçük bireyi olarak tüm yaşantımız senin ekseninde şekilleniyor hala ve sen büyüdükçe daha çok aslında. Bundan şikayetçi değiliz. Seni bırakıp da bir yere gittiğimiz olmadı pek (işe gitme kısmını saymıyorum zira o zorunluluk), bir kere sinemaya gitmiştik galiba... Akşamları seni uyutup anneanneye bırakıp yürüyüşe gitmeyi bile içimize sindiremiyoruz, ben bazen önersem de baban istemiyor. (Ne gideceğim çocuğumu bırakıp diyor.) O nedenle herhangi bir yere giderken mutlaka beraber gidiyoruz. Düğüne, yemeğe, gezmeye vs. Herşeyi seninle beraber yapmanın tadı apayrı. Şimdilik seni bırakıp bir yere gitme fikri uzak bize, belki daha sonra.

Hafta sonu ateşlendin ama enerjin yerindeydi. Ateşin 38 olmuşken bile nasıl koşturduğunu anlamak mümkün değil o nedenle endişelenmekle endişelenmemek arasında kaldık. Daha çok ben endişelendim baban beni sakinleştirdi. Pazar günü boyunca seninle oyun oynadık, evin her köşesinde ve neredeyse evdeki tüm oyuncaklarla. Yine de sana doyamıyorum. Biliyorum sen de bana doyamıyorsun, o kadar ki uyumuyorsun genelde hafta sonları. Ama sonra yorulup huysuzluk yapıyorsun biraz, o zaman yorucu oluyor, ben de yoruluyorum ve tahammülsüz olabiliyorum. Oysa ki sen şimdiye kadar gördüğüm en tatlı, en kolay, en laf söz dinleyen, en bir sakin bir çocuksun. Seninle bir şeyler yapmak hiç zor değil. Neyse ki...
Bu arada pazar günü biz oyun oynarken televizyonda da olimpiyatlar açıktı, sen de ara ara bakıyordun, bir ara "anne bakk abla" dedin ben de ne yapıyor annecim abla diyince "abla koşuyor" dedin. Kuzum benim artık iyiden iyiye cümle kurmaya başladın.

Bu aralar tek derdimiz var memeee....
Artık yavaş yavaş bırakma zamanın geldi. Geçen hafta memesiz uyumayı başardın hem de kaç gün üst üste ve  hatta bir gün de babanla uyudun ama bugünlerde sanıyorum ateş ve diş çıkarma nedeniyle oldukça düşkünsün... Emzirmek hep güzeldi benim için ama artık biraz sıkıldım çünkü hem sütüm azaldı hem de seninle memeden ayrı ilişki kurabilmek istiyorum. Ben eve geldiğimde sevindiğini bilsem de meme diye sevinmek yerine anne diye sevinmeni tercih ediyorum artık. Umarım bu iş travmasız, vukuatsız biter..

Bu aralar neler yapıyorsun;
Çizi çizi konusunda bir anda atak yaptın. Şimdiye kadar (yaklaşık 4-5 aydır kalemlerin var) daha çok bana bir şeyler çizdirme ve kalemleri sağa sola koyma, kutuya koyma oradan alma başka yere koyma ve arada tek tük çiziktirme şeklindeydi kalemlerle ilişkin. Ama sonra ne olduysa bu hafta sonu bir çizi atağı geldi sana. Sırf hafta sonu sayfalarca çizdin karaladın, üstelik rengarenk ve sayfada hiç boş yer bırakmamacasına. Artık bana da fazla bir şey çizdirmiyorsun. Kaneeem diyip gidip çizmeye başlıyorsun kendi kendine. Büyük bir ciddiyet ve kendini işine adamışlıkla. Arada da bana "anne bak" diyorsun. Gözümün nuru zaten ben hep sana bakıyorum. Öyle de söylüyorum annecim zaten sana bakıyorum ben diye,  bir hoşuna gidiyor, devam ediyorsun kendinden emin çizmeye. Pazar günü ilk defa beraber kalemlerini açtık kalemtraşla merak ve heyecanla baktın, bekledin.

Üzüme dadanmış durumdasın, bütün gün üzüm yiyorsun diyebilirim. Sanırım zaten dişler ve ateş yüzünden katı bir şeyler yemek gelmedi içinden o nedenle ara öğünler üzüm ve süt veya üzüm ve su şeklinde oluyor son günlerde. Bu arada bir de çorba serinleyen Ankara havasında tekrar popüler oldu, yoğurt, ayran ve kefir ise vazgeçilmezlerimizden zaten. Kahvaltıda ise yumurta, süt, domates. Ve de zeytin, namı diğer cincin ve de cincin yağı.

Bir süre önce söylüyordun sonra epeyce bir pek söylemedin ama şimdi yine başladın durup durup anne golga, anne golga demeye. Biz de her seferinde hüma'yı ekliyoruz şimdi sen de alıştın anne-golga-hüma demeye. Canım kızım o kadar tatlısın ki, özellikle anne-golga'yı farklı ton ve vurgularla söylerken. Bir tür sevgi ifadesi olsa gerek bu ve emin ol biz de seni en az o kadar seviyoruz.

Son günlerde pek yapmadın ama bir de şarkı söylüyorsun ama öyle bilindik öğrendiğin bir şarkı değil, kendin uydurmak suretiyle. Hem de tahminen caz ya da o tarz bir şeyler, zira zaten hemen hemen her zaman caz ve klasik müzik dinledin karnımda olduğundan beri. Baya baya şarkı oluşturuyorsun, her ne kadar ne dediğin anlaşılmasa da arada tekrarlayan sesler oluyor nakarat gibi, ses yükselip alçalıyor, tahminim idolün Nina Simone :) 

Bir de bahsetmeden geçmek olmak. Geçen hafta 1 geceliğine bize gelen kuzin yağmur senin kabus dolu günler yaşamana neden oldu. Yağmur'un fütursuzca bağırmaları ve iki yaş sendromu nedeniyle girdiği sinir krizleri -ki pek bir şey yapmadı aslında çocuum- seni ziyadesiyle korkuttu, için için hıçkıra hıçkıra ağlamana sebep oldu. O kadar ki resmen yağmurun bizde olduğu sürede stres altındaydın ve hiçbir şey yapmadın diyebilirim. Ne doğru dürüst oyun oynadın ne de normalde olduğun gibiydin. Hatta stresten boynunda isilik benzeri şeyler çıktı resmen. Evet yağmur ve sen olabildiğince farklısınız. Yağmur heyecanlı, telaşlı, hızlı, yüksek sesli. Sen de tam tersi sakin... O nedenle de yağmurun hareketleri, bağırmaları hatta oyun oynayışı bile sana çok garip geliyor biliyorum. Yağmur'a garip garip napıyor yine bakışlarınla bakıyorsun. Beklemediğin bir anda bağırdığında korkup ağlıyorsun. Gerçi tabii Yağmur ile aranızdaki gerilim daha öncesine Şubat ayındaki İzmir seyahatimize uzanıyor. İlk başlarda neden ağladığını anlamayıp sana neden ağlıyorsun bak seninle oyun oynamak istiyor diye kızmıştık ama sonradan fark ettik ki Yağmur kimsenin görmediği anlarda seni sıkıştırıyor, mıncıklıyor, itekliyor vs. Hatta bu Ankara'da da devam etti doğum günün için geldiklerinde. En son geçen hafta gelmeden önce sana istemediğin bir şey olursa hayır de parmağını salla yapma diye demiştik. Seni sıkıştıran yağmura o küçük ojeli parmağını sallayıp hayır demenle yağmur delisinin daha çok bağırması ve sana vurması bir olmuş halanın anlattığına göre. Zaten o dakikadan sonra yapacak bir şey kalmamış senin için.  Büyüdüğünüzde nasıl olacaksınız bakalım, bunları ve diğer tüm detayları hatırlayabildiğimiz, kaydettiğimiz kadarıyla anlatacağız size. Belki de bir süre sonra çok iyi anlaşacaksınız ki herkes öyle olmasını umuyor. 

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.