Antalya'ya Gidiyoss_2

By Kasım 10, 2012 ,

Daha önceki yazım Antalya'ya Gidiyoss'da da bahsettiğim gibi Antalya'ya 20 Ekim'de gittik ve 28 Ekim'de döndük. Bu süre boyunca hava 4 gün yağmurluydu. Gittiğimiz gün güzel olduğundan deniz kenarında gitmiştik sonraki 4 gün boyunca ise hava kapalı ve fırtınalı/yağmurluydu. Geçen yazım ilk 3 günü kapsıyordu, en son pazartesi günü fırtına sonrası açan güneşle sevindiğimizden ve parkta oynadığımızdan bahsetmiştim. O gün epey uzun bir gün oldu zira park dönüşü Hüma Kuşum arabada uyudu ve biz eve uğramadan bir şeyler yemek için Big Chefs'e gittik, bizim evin erkekleri ile orada buluştuk. Hüma uyuyordu sonra uyandı, ortalarda koşturdu, gezindi, Gülşah'la oynadı. Bu koşturma anlarında her ne kadar çok fazla ses çıkararak ya da taşkınlık yaparak etrafa rahatsızlık vermese de, o şarap dizili büyük kolonun arkasında sessiz, sakin romantik bir yemek yemeye çalışan çifte sinir bozucu anlar yaşatmış olabileceğimizi düşünüyorum, hatta eminim. Ama üzüldüm ya da durumu değiştirecek bir şey yaptım mı, tabii ki hayır :D 
Big Chefs'de biz pizza yemiştik ama Hüma'yı pek açmadı pizza olayı. Ona makarna istedik, bu arada büyüdü de çocuk menüsünden yiyecek beğenir oldu. Neyse kuzucum güzelce yedi makarnasını ve bir süre daha gezindik beraber ortalarda. Sallanan geyik bulduk oturma grubunun orada, ona bindi bir süre. Sonra dışarı çıkmak istedi. Tolga da sıkılmıştı zaten, beraber dışarı çıktık, yolun karşısı deniz kenarı ama falez yani denize doğru bir uçurum. Deniz tarafında da falez parkı dedikleri belediyenin yeşilli ağaçlı parkı var. Park boyunca epey yürüdük ıslak çimlerde, kah denize baktık  kah yerden Hüma'nın eline dal, yaprak, ağaçların parçalarını verdik. İçerisi sıcak olduğundan ve bütün gün oturduğumuzdan serin havada yürüyüş bir iyi geldi bir iyi geldi. Hatta bize katılmayanlar pişman oldular sonradan yürümedikleri için.
 
Salı günü yine bol yağmurlu bir Antalya sabahına uyandık, napsak ne etsek derken Terra City alışveriş merkezine gitmeye karar verdik, hem de altında bulunan Midpoint'de otururuz dedik. Daha alışveriş merkezine gidip ilk mağazaya girmemizle Hüma'nın bir anda ve durduk yere "poğaça" diye tutturması bir oldu. Önce bir bakındık etrafa acaba birinin elinde mi gördü diye ama kimse de yoktu etrafta bir şeyler yiyen, herhalde karnı acıktı diyerek gittik oturduk Midpoint'e. Antalya'nın bir güzelliği de yağmur yağsa bile hava pek soğuk olmuyor, en azından Ekim'de öyleydi ve de üstü kapalı ama açık hava bir yerde oturulabiliyor. Biz de dışarıda oturduk. Hüma'yı orada oyalamak ve hem de sıcak kalmasını sağlamak zor olmadı, örtü her şeye yeter, yemeği ısınıp gelene kadar takıldı örtüyle :) (Bu aralar Hüma'nın favorisi bir örtünün üstüne oturmak, örtüyü kendine sarmak, bacaklarına örtmek, çırpmak vs. Sonuç olarak acil durumlarda bir örtü Hüma'yı sakinleştirmeye ve hatta mutlu etmeye yetiyor. Hüma'nın örtü sevdasını başka bir yazıda anlatacağım.)
Bu arada ben artık dışarıya çıkarken mümkün mertebe yanıma Hüma'nın yiyip içeceği her şeyi alıyorum, dışarıda yemek yemesini istemiyorum ama şimdi detaylara girmek istemiyorum bu başka bir yazının konusu. 
Yemek faslı bittikten sonra biz de tatlı ve kahve sipariş ettik. Suflenin yanında da dondurma istedik Hüma yesin diye zira eski yazılarımdan biliyorsunuzdur belki Hüma çok seviyor "donduumaa" yemeyi. O gün belki de şimdiye kadar en çok tatlı yediği gündü Hüma'nın. Hem bizim suflelerden hem dondurma hem de içerilerde dolaşırken bunu bunu diye bardaki garsonlardan istediği küçük kurabiyelerden. 
Yeme faslı bitince de bizimki suflenin yanında gelen pudra şekeri küçük dondurma kapları ve su ile harikalar yarattı. O kadar keyifle oynuyordu ki garsonların ters bakışlarına ve ortalığı berbat etmesine ve hatta oradan kovulur muyuz acaba düşüncelerine rağmen müdahale etmedim. Bakınız işte sonuç böyle oldu...
 
 Neyse daha fazla uzatmadan kalktık, söz verdiğimiz gibi oyuncakçıya gittik, Gülşah ve Pınar Hüma'ya bir yazı tahtası aldılar, bir tarafı beyaz bir tarafı kara tahta, bir de harf ve rakam magnetler var. Hüma şimdilik tebeşir ve diğer kalemlerle tahtadan başlayıp sehpa ve camları boyamak şeklinde devam etti, bir de A şeklinde duran ikili tahtanın arasına girerek orada takılmayı sevdi. Kah oraya girip magnetlerle oynadı kah eline verdiğim salatalığı girip orada yedi. Hatta karşısına geçip Ce-ee yapınca da pek mutlu oldu, bir de o aradan kendisine bir kitap, bir oyuncak ya da herhangi bir obje uzattık mı ondan mutlusu yok :D


Bu arada Pınar'ın son akşamı olduğu için eve gidip hazırlanıp akşam yemeği için tekrar çıktık, Zaruri'ye. Mezeci diye geçiyor mekan, zira mezeleri ile ünlüymüş, Caz Makamında İçkili Lokanta. Bakınız;
Esprili menüleri, güzel mezeleri, güzel müzikleri ve sade tarzıyla çok beğendik, keşke Ankara'da da böyle yerler olsa dedik. Bu arada menü meze ağırlıklı, ana yemek olarak ızgaralar ve çeşit çeşit köfte var, klasiğinden kaşarlısına, kerevizlisinden elmalısına.. Biz yine klasiklerden ayrılmadık Hüma da yiyecek diye klasik ve kaşarlı söyledik. Her ikisi de özenli ve güzeldi. Antalya'ya gidince Zaruri'ye gidilmeli kesinlikle. 

Çarşamba Pınar gidince hava da düzeldi, şansına sadece ilk gün görebildi Antalya güneşini... Gerçi sabah kalktığımızda hava hala kapalıydı sonra ucundan ucundan güneş göründü dedik ki çıkalım deniz kenarında bir parka gidelim. Hem temiz hava alalım, hem denize girelim, hem de Hüma Kuşu'nun gönlü hoş olsun. 
 Ailecek Yürüyüş :)

 
 
 Çocuklar gibi şendik :)
Neyse parka gittik ki hava bir açtı bir açtı, bir süre orada Hüma'yı parkta salladıktan sonra hadi dedik denize gidelim madem hava bu kadar güzel. Ve ani bir kararla eve uğrayıp 10 dk içinde hazırlandık ve denize attık kendimizi.. 
Denize dediysem o kadar da denize değil gerçi, daha çok kumsalda vakit geçirdik, Hüma Kuşu ile kumlarda oynadık, dalgalardan kaçtık... Deniz çok soğuk değildi ama hava esintiliydi o yüzden insanın canı pek de denize girmek istemiyordu. Hüma da korktu denizden/dalgalardan tüm alıştırma çabalarım sonuç vermedi, zaten Çandarlı'da da pek gönüllü girmemişti denize ama bu sefer zorlamadım ben de.


Kamyommm :)

 Kamyommm_2

 
Hüma kuşu denize girmek yerine orada ayakları yıkamak için koydukları çeşmede buz gibi suyla yıkanmayı tercih etti dalgalardan korktuğu için. 


 Alıştırma Çabalarım
Alıştırm Çabalarım_2
 Bıcı Bıcı_1
  Bıcı Bıcı_2
 Bıcı Bıcı_3
Bıcı Bıcı Sonrası Isınmaca
Bıcı Bıcı Sonrası Isınmaca_2
Çeşmede yıkanma sonrası Hüma acıktı diye menü istedim, zira apar topar geldiğimiz için yiyecek konusunda tedariksizdik ama istemez olsaydım zira en risksiz görünen domates soslu makarnayı sipariş etmeme rağmen hem 1 saatte filan geldi ki sonradan aşçının Emre'lerle voleybol oynadığını öğrendik hem de kötüydü. Hüma yemedi zaten, Emre ve ben yedik ve zehirlendik. Kabus gibi bir geceden sonra perşembeyi evde yatarak geçirdik maalesef :(

Bunları da Okuyabilirsiniz

1 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.