Hüma Hasretim

By Ocak 18, 2013

Son zamanlarda Hüma'mı çok özler oldum. Gün boyunca sık sık acaba şimdi ne yapıyor, acaba keyfi yerinde mi diye düşünmekten alamıyorum kendimi. İşe ilk başladığım zamanlarda bir alışma süreci olmuştu tabii ama sanki yine de bu kadar düşünmüyordum. Belki uzun süre evde olmanın etkisiyle işe başlamak kendi başına bir şeyler yapabilmek demekti. Bir de tabii Hüma'cık daha az farkındaydı ve her halükarda parkta, evde anneannesiyle daha mutluydu. Ama büyüyüp de her şeyin farkında olmaya başladıkça ayrı geçirdiğimiz saatler daha çok koyar oldu sanırım ona ve dolayısıyla da bana da... 
Geçenlerde bana anne işe gitmesin Hüma'yla oyun oynasın dedi. Bu zaten beklenen bir cümleydi, ilk söylebildiğinde söyleyecekti.... 
Bazen de ben işe gidicem para kazanıcam diyor. Hatta bir tane lego var, yazar kasa gibi bir şey, almış onu eline (3-4 ay oldu galiba) ben iş yapıyorum diye legonun düğmelerine basıyor güya. Napıyorsun diyince de iş yapıyorum, çok işim var, para kazanıcam diyor. Bazen söylüyoruz çünkü anne işe gidiyor, baba işe gidiyor, para kazanıyor diye. Ayrıca da çok hoşuma gitmese de anlatıyorum dışarıda da bir şey istediğinde ya da bir oyuncağı kutusundan çıkarmak istediğinde bu bizim değil bunu almak için para vermemiz lazım gibi. Dolayısıyla şimdi çalışmak ve para arasındaki bağlantıyı anladığı gibi, almak ve para arasındaki bağlantıyı da anladı. Zaten bir kumbarası var, para biriktiriyor orada. Hüma parasıyla bebek alsın filan diyor çünkü kumbarası ilk dolduğunda ona bir bebek aldık içindeki paralarla. Velhasıl her ne kadar para kavramıyla bu kadar erken tanışıp tanışmaması konusunda net olmasam da aslında tanışmış oldu. 

Canım kızım benim, akıllı bıdığım.. Neyse ki tutturmuyor oyuncakçılarda bunu alalım diye. Bazen alalım diyor ben de benim param yok senin var mı diyorum. O da Hüma'nın parası yok diyor, o zaman sonra alalım diyorum tamam diyor. Şimdiye kadar hiç ısrarcı olmadı bir şey alma konusunda. Hatta bazen beni durduruyor; hadi bunu alalım Hüma'ya diyorum, hayır almayalım diyor. :D Beni de birinin durdurması lazım tabii. 
Annem de fark etmiş, Hüma için oyuncakçıya gitmek demek oyuncak almak demek değil, oraya gidip oyuncaklarla oynamak demek :)

Yazı nereden nereye geldi... Neyse sonuç olarak Hüma'cık benim işte olduğumu ve onunla daha az ilgilendiğimin farkında ve ben akşam olup da ben eve gelince ne yapacağını hangi oyunu oynayacağını şaşırıyor. Hem koşturup kudurmak istiyor benimle hem kucağımda otursun ben ona kitap okuyum istiyor, bir taraftan oyuncaklara saldırıyor, hadi şunu oynayalım hadi bunu oynayalım diyerek... Bazen de bir süre tepki gösteriyor, kucağıma gelmek istemiyor ya da anneanneden eve geçmek istemiyor. Biraz direndikten sonra oyun tekliflerime, kudurma önerilerime karşı koyamıyor ve tabii özlemine... Kuzum benim... Benim için de onunla oynamak çok keyifli adeta terapi... Eve gidip de onunla vakit geçirmeye başladığım anda tüm yorgunluğum, tüm kızgınlığım gidiyor... Arınıyorum resmen. İş, ev ve tez üçgeninde devam edebilecek enerjiyi buluyorsam kesinlikle Hüma'nın sayesinde, onun beni iyileştirmesi, yorgunluklarımı alıp götürmesi ile ilgili... Ama az kaldı, sağ salim şu tez işini biterebilirsem bahara, daha başka olacak inşallah... Tezimi de Hüma'ya ithaf etmeyi düşünüyorum, tamamlamak için ondan çaldığım saatler için...

Bu arada, iş yerine de 3-5 tane büyük boy fotoğrafını getirdim astım, iyi oldu. En azından gözümün önünde duruyor o bal yanaklar, tombul bacaklar... Yalnız koku olayına bir çözüm bulamadım henüz... Utanmasam yanında kıyafetini taşıycam özleyince çıkarıp koklamak için bebeğimi... 
İşte böyle çalışan anne olmak zor, her daim aklının onda olması - ki anneannesi baktığı için çok şanslıyız- her daim bir özlem, doyamamışlık.. Neyse ki yarın hafta sonu geliyor. Cumartesi evden çıkmayıp bütün gün minnoşumla vakit geçireceğim. 
Bir taraftan da düşünmeden edemiyorum, ben sabahtan akşama hasretine dayanamıyorum insanlar neler yaşıyor, Allah kimseyi evladından ayırmasın...

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.