Antalya Macerası

By Mayıs 14, 2013 ,

Çarşamba günü Hüma Hanım'ı Antalya'ya yolcu ettik. Annem, anneannem ve Hüma beraber gittiler. 
Dayının yanına gideceğim, deniz gireceğim, giderken de uçaktan anneye nanik yapacağım söylemleri uzun süredir vardı. Annem bir süredir bu şekilde empoze edip hazırlıyordu Hüma'yı bensiz gitme fikrine. Sonunda geçen hafta gidiş gerçekleşti :)
Son günler biraz buruk, hafif bunalım geçti, hem Hüma hem de benim için, özellikle son akşam. Uzun süredir bunu bekliyor olsa da biletler alındı gidiyoruz denmeye başlayınca bir hüzün, bir huzursuzluk çöktü.. Hatta istersen gitme, gitmek zorunda değilsin, burada bizimle kalabilirsin filan dedik huzursuzluğunu görünce ama gidicem dedi. Arada bana sarılıp "annecim seni de götürcem Antalya'ya diyordu" :) Bıdık hanım kendi gitti bir de beni götürüyor. 
Neyse valizler hazırlandı, Hüma'nın morali daha bir düzeldi sanki. Epeyce bir anlattım, ben burada seni bekleyeceğim, evimizde olacağım, bir de işe gideceğim diye. Sen yokken hiç oyun oynamayacağım, ders çalışacağım filan dedim. Hatta son iki gün onu ne kadar özleyeceğimi gelince ne kadar çok sevineceğimi, kendisini ne kadar çok öpüp koklayacağımı ve hatta öpücük manyağı yapacağımı filan da anlattım. O kısım da hoşuna gitti galiba. Hatta son iki gün çok çok öptüm, sevdim, "biraz öpücük biriktireyim ben sonra Hüma Antalya'dayken lazım olur bana o gelene kadar" filan dedim. Böylece hem onu özleyeceğimi, hem de döndüğünde yine beni, benimle olan ilişkisini ve hatta evi aynı şekilde bulacağını vurgulamaya ve bunu eğlenceli bir şekilde yapmaya çalıştım. Başarılı olduğuma inanıyorum. Güle oynaya gitti, her ne kadar arabada sen de geliyorsun Antalya'ya diye sormuş ve beni ayrılırken olay çıkaracağına dair korkutmuş olsa da arkasına bile bakmadan gitti uçağa binme sevdasıyla.
Antalya'ya indiğinde tek bozulduğu şey ise Gülşah'ı görememek olmuş. Dayısının söylediğine göre Gülşah'ın evde olduğunu düşünerek çok bozuntuya vermemiş başta, eve gider gitmez de evin içinde Gülşah aramış. Bulamayınca biraz bozulmuş tabii. 

Sonra da duşlar alınmış, rahatlanmış, ortama hızla adapte olunmuş...
Bu ilk akşamdan bir fotoğraf....
1-2-3 cheese!! Çektin mi?
                                                          
Böyleee kumlara gidiyormuş benim güzel Hüma Kuşum


Anlaşılan Gülşah'ın orada olmaması dışında bir sıkıntısı yokmuş Hüma hanımın, sabah benimle doğru düzgün telefonla bile konuşmadı, anlamsız şeyler söyleyerek geçiştirdi resmen.. Gülüp oynuyordu kahvaltıda, bıcır bıcır sesleri geliyordu.
İlk gün kumsaldı, parktı, bahçeydi gezmişler. Akşam dokuz civarına hala dışarıdalardı. 

Kurbağaları görmüş, bir de kaplumbağaları!!
Bebek portakal kokluyormuş!

Arkadaş bile edinmiş benim ürkek kuşum...Luka :)

Şansına Pazar günü iyiymiş de denize girmişler.  İşte size denize giren bir Hüma :) 

Hüma 12 kilo 2 havlu, Dayı 75 kilo 0 havlu!!
Aşkın adaleti yok :)
Gitme vakti gelmiş, üstler giyilmiş

Maalesef bundan sonra denize girememiş Hüma'cığım, buradaki gibi Antalya'da da hava bir bozmuş pir bozmuş. Hatta son birkça gündür evde kalmışlar genelde. Sadece güneşi fırsat bilip 1 saatliğine kumsala kumlarla oynamaya gitmişler. 
Yine de keyfi yerinde gibiydi ama görüntülü konuşma biraz moralini bozdu, bizi özlediğini hatırladı galiba. Dayısına "sen git büyük anneannenin yanında dur" dediğinde bizi çok özlediğini bir kez daha anladım. 
Onun dışında, amaan bir kudurdu bir kudurdu telefonda, atladı zıpladı, öpücükler yaptı bana kuzum. En son epeyce bir konuştuk, dayısı koydu telefonu sehpanın üstüne Hüma da bize yemek yaptı oradan, onları yedirdi, balık yedik, sebze çorbası yedik üstüne de su içtik :) Hüma'mın elinden...
Son konuşmamızda babam da görsün diye zili çalınca Hüma orada zil çalıyor zannedip heyecanlandı biraz. Ben oranın zilini çaldım mı sandı bilmiyorum artık. Ben de o günden sonra görüntülü konuşma yapmak istemedim. Yavruşum iyice özlemesin diye. 

Ev bomboş oldu Hüma'sız, sessiz, renksiz... Nasıl da yaşanmışlık, renk, can geliyormuş eve onunla. Gönlümüzün ve evimizin neşesi Hüma Kuşu. Yokluğu ciddi hissedildi evde. Ama bir yandan da iyi gelmedi desem yalan olur. Bu sürede ben yoğun olarak tez çalıştım. Okula, işe gidip gelip direk oturdum başına tezin. Bir taraftan da annesi babası evden gitmiş ergenler gibi napsak nereye gitsek, içsek mi sinemaya mı gitsek heyecanları yaşadım. Cuma akşamı dışarı çıkmamızla son buldu bu heyecanlar. Bir akşamı dışarıda geçirip, ertesi gün de geç sayılabilecek bir saate kadar uyuyunca hafta sonunun kalanını evde çalışarak geçirdik. Fark ettim ki teze kesintisiz bir şekilde vakit ayırabilsem çok daha kolay bitermiş. Neyse az kaldı, inşallah bu işi de bitireceğim yakında. Yani aslında Hüma kuşumu çok özledim ama tez adına verimli günler geçirdiğim hem de son dönem yoğun temposunda en azından bölünmeden bir şeyler yapabildiğim için mutluyum. Bakalım Hüma'cık yarın geliyor. Eğer geldiğinde de mutlu ise belki sonra yine gider dayısının yanına hava daha güzel olduğunda... 
Ben bir hafta bizsiz kalabilmesini hem de olay çıkarmadan mutlu bir şekilde orada vakit geçirebilmesini çok olumlu bir şey olarak değerlendiriyorum ki ailemizin psikoloğu Çağla'cım da aynı şeyi söyledi. Hem güvenli hem de bağımsız olabildiğine yordum bunu. Ayrıca bundan sonra da istediği zaman gezmeye gidebilir anneannesiyle, Antalya'ya ya da Çandarlı'ya... Bütün yazı gelmemecesine oralarda geçirmesine izin vermem ama aralarda birer hafta kaçabilir. Hem ona tatil temiz hava, hem bize kafa dinlemece :)
Neyse bakacağız artık.. 
Şimdilik durum; yatcaz kalkcaz minnoşum gelicek...

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.