Datça'da Tatil #2

By Eylül 21, 2013 , ,

Datça'da Tatil #1 yazımda tatilin önemli bir bölümünü anlatmıştım. 2. kısmına ise bir türlü elim değip de başlayamadım, malum bu arada tezimi bitirdim, jüriye girdim vs. Hayat hızlı akıyor, tatil neredeyse aylar öncesinde kalmış hissine kapıldım bu aralar. Ankara'da havalar bir anda soğudu. Sonbahar geldi bile. Akşamları buz gibi oluyor hava... 
Neyse biraz daha tatilden bahsedip anılarla avunalım ve henüz kara kış bastırmadan bence Ankara'da en güzel yaşanan sonbaharın tadını çıkaralım diyorum...
Buyrun Datça'da Tatil Bölüm 2

Dayısı ve Gülşah'ın gelmesiyle hepten keyiflenen Hüma'cım her andan her durumdan bir oyun çıkardı kendine. Her ne kadar özellikle de son 2-3 gün tuvalet olayıyla ilgili gergin zamanlar yaşasak da Hüma ile tatile çıkmak gayet keyifli. Zaten bizden beklentisi minimumda oldu diyebilirim. Kendi kendine takıldı, kumda, bahçede. En büyük problem sürekli hareket halinde olmanın Hüma'yı bir miktar yorması ve bu durumun özellikle son günlerde gereksiz hırçınlıklar olarak kendini göstermesi oldu. Bizim kaldığımız oda epey küçük bir odaydı, vakit geçirilecek gibi değildi çünkü odada sadece bir yatak bir de kanepe vardı ama onun üstü de eşyalarımızla dolmuştu zaten. Gerçi oda müsait bile olsa yanımızda pek bir oyuncak getirmemiştik ama bir daha tatile giderken Hüma için daha fazla oyuncak götüreceğim tabii arada bir denize, yemeğe ya da herhangi bir yere gitmek için acele etmeyip 1-2 saati odada ya da en azından pansiyonun/otelin bahçesinde geçirmeyi göze almak lazım. Çünkü oturup alışageldikleri şekilde vakit geçirmeye de ihtiyaç duyuyorlar bence. 
Bu arada plajda boyalı taşlar görmüştük bir sefer, ben bir anlam verememiştim sonradan anladım ki çocuklar boyuyorlarmış o taşları. Bir dahaki tatile gidişimizde mutlaka yanıma Hüma'nın parmak boyalarını da alacağım, deniz kenarında parmak boyası yapmak çook mantıklı bence :) Hem de taşları boyamak çok eğlenceli... 

Her zaman oyun oynayacak bir şeyler bulunur. Olayımız bu, gerçi 2 yaş sendromu inatlarıyla her zaman fotoğraflarda olduğu kadar cici değil Hüma Kuşu. Tersi fena yani.. 


Bu da Eski Datça mahallesinde bir akşam. Begonviller, taş sokaklar ve küçük müzisyenler :) Emre ve Tolga para karşılığı susmalarını teklif etmeyi düşünseler de çocukluktaki girişimlerimizi hatırladığımdan benim hoşuma gitti.. 

Eski Datça'da akşamlar çok keyifli... Hafif müzik, loş ışık, sessiz sakin bir ortam. 
Eğlence arayanlar için fazla sakin, hatta hiçbir atraksiyon yok denilebilecek kadar. Ama oturup kahve içip huzur bulmak ve hiçbir şey yapmamak için ideal. 

Bir de Datça'ya gidip mutlaka görülmesi gereken bir yer var ki harbiden şahane, Knidos...
Knidos Datça'nın en ucunda Akdeniz ve Ege'nin ayrıldığı burun... Muhteşem bir manzara... Gerçekten çok büyük bir eski şehir, kaç medeniyet yaşamış farklı dönemlerde... Antik dönemin gelişmiş şehirlerinden biriymiş... 
Ayrıntılar için tık tık ..

Bu arada hala kazı çalışmaları devam ediyor, tahminimiz şehrin daha çok büyük bir kısmı keşfedilmemiş... 

Böyle bir manzarada uyansan hergün nasıl bir kafada yaşarsın acaba diye düşünmeden, insan burada yaşlanmaz yahu demeden edemedik. 
Biz daha önce Datça'ya gittiğimizde de gitmiştik Knidos'a ama öğlenin sıcağında ve de ben hamileyken.. Dolayısıyla biraz sıkıntılı olmuş güzelliğin farkına varamamıştım pek (hatta gittik ya tekrar gitmeyelim dedim ama neyse ki beni dinlememişler). 

Knidos'a gidişimiz de tam bir macera oldu. Tek araba gidelim demiştik. Hüma'yı emniyet kemeri ile kucağıma bağlayıp gideriz derken Hüma bir arıza çıkardı yok yere, deli gibi ağladı. Sonra Tolga arabadan çıkardı sakinleştirmeye çalışıyordu. O sırada tarladaki keçilerin Hüma'yı izlediğini fark etmiş. 5 tane keçi durmuş öylece Hüma'ya bakıyorlardır. Ne oluyor arkadaş diye şok olmuş bir vaziyette. Keçileri gören Hüma da sakinleşip kendine geldi. Ben de inip keçilerin fotoğrafını çektim. 
Hüma'nın Keçileri :)
Knidos Limanı


Hüma babanın kucağında şehre tırmandı
Knidos Limanı'na Yukarıdan bakmak..

Şehir karşı tarafta da devam ediyor, surlar var. Uçtaki deniz feneri sonradan yapılmış. 

Zeytin ağacının altında dinlenilir..

Bu defa akşam üstü gittik hatta güneşin batışını izlemeye... Muhteşemdi gerçekten... Knidos da, güneşin batışını izlemek de...Güneşin batışına kadar etrafı izleyip antik şehriye tırmandık. Hüma Tolga'nın sırtında en uzaklara onlar gitti. Bol bol fotoğraf çektik, oturup izledik. Şehrin aşağı tarafında da keçilerle karşılaştık. Knidos'un içinde yaşıyorlar. Ohh mis. 

 Fotoğraf Iphone 5'in panoromik çekme özelliğiyle çekildi, Gülşah çekti. Yalnız güneş o kadar parlıyordu ki ışığın parlamadığı bir fotoğraf yakalamak zor. Burası yukarıdan görünüş. Akdeniz ile Ege'nin ayrıldığı yer, Knidos...

En güzel arkadaşla eğlenilir..
Güneşin batışıyla ilgili Hüma'nın yorumu; bak güneş kapanıyor olmuş :)

Tatilde yüzlerce fotoğraf çektik, bu en sevdiklerimden biri...

Tatil gibisi yok.. En kısa zamanda tekrar tatil keyfi yaşamak dileğiyle. 

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.